Seyit Aslaner ve Şiirleri

Seyit Aslaner ve Şiirleri

Süleyman ÖZEROL

​Seyit Aslaner Kimdir?




14 Ekim 1923 tarihinde Yozgat ili merkez Deremumlu köyünde doğdu. Annesi Zehra, babası Haydar Aslaner'dir. Yedi kardeşin en büyüğüdür.
Üç yıllık köy okulunda okudu. 1938 yılında Zöhre Hanım ile evlendi. Sekine (1939), Züleyha (1941) ve Nuruş (1943) adlı üç kızı oldu. Eşinin ölümü üzerine 1947 yılında Sekine Hanım ile evlendi. Murat Naci (1950), Zeynep (1953), Aysel (1955-2008), Arif Serdar (1957) ve Güner (1959) adlı çocukları oldu. Sekine Aslaner, Deremumlu köyünden Hıdır Abdal Ocağı dedelerinden Bektaş Bakır’ın kızıdır.
Askerliğini 1943-1947 yılları arasında Antalya ve Erzurum'da yaptı. 1947-1949 yılları arasında köy ihtiyar heyetinde bulundu. 1950'de köyüne muhtar seçildi. 1955 yılında Ankara’ya geldi. 1011'inci Ordonatım Ana Tamir Fabrikası'nda marangoz olarak işe girdi. 1978'de emekli oldu.
1965 yılına kadar Altındağ’da, 2008 yılında ölümüne kadar ise Dikmen’de yaşayan Aslaner günlerini dostlarıyla sohbet etmekle ve şiir yazmakla değerlendirdi. Güzel bir el yazısı vardı. Oğlu Arif Serdar Aslaner’in ticaret lisesinde okuması nedeniyle Daktilo kullanmayı da öğrendi, bazı şiirlerini, yazılarını daktilo ile yazdı. Sevdiği, şiir, fıkra gibi edebi ürünleri yazarak kaydederdi. Nükteyi çok seven bir kişiliğe sahipti.
27 Ekim 2008 tarihinde aramızdan ayrıldı. 1938 yılından itibaren yazdığı sevda, özlem, sitem, taşlama, gurbet gibi konuların ağırlıklı olduğu şiirlerinden bazıları damadı Cemal Bakır'ın “Gittiğimiz Yol durduğumuz Dar” adlı kitabında yayınlandı. Bazı özel radyolarda okundu.


Seyit Aslaner’in Siirleri Üzerine 


Ölümünden sonra defterleri ve çeşitli kâğıtlara yazdığı şiirlerini bir araya getirmiş olan oğlu Arif Serdar Aslaner ile 17 Ocak 2016 günü görüşmemizde kitap olarak yayınlama isteğini bildirdiğinde tüm yazdıklarını gözden geçirdim. Kendisine ait olan şiirleri, başka şairlere ait olanları ve yöreden derlediklerini ayrı bölümler halinde düzenleyerek görüşmeler yaptık. Başlıkları da kendisi koymuş, hiç birini değiştirmedik. Böylelikle, "Özden Yürekten Dilden Dökülenler” kitabı ortaya çıktı.
Kitap iki bölümden oluştu. Birinci bölümde şairin yaşamöyküsü, soyağacı, yaşamından bazı fotoğraflar, kendi el yazısı ile bazı şiirleri; ikinci bölümde ise şiirleri yer aldı. Şiirlerinden mahlassız olanlar ile ilgili kısa açıklamalarla bir alt bölüm oluşturuldu.
Çocukluğundan itibaren şiire ilgi duyan Seyit Aslaner’in ilk şiirini 1938 yılında sevdiği, ancak istemeye gittiklerinde vermedikleri bir kız için yazdığı, defterlerinde, çeşitli kâğıtlarda bulunan şiirleri incelendiğinde ortaya çıkmıştır. Çünkü pek çok şiirine tarih atmış, aynı zamanda açıklamalarda bulunmuş. Dolayısıyla güncel olayları yakından izlediği, araştırma ve incelemeye meraklı olduğu da burada kendisini gösteriyor. Daha sonraları da yaşamının akışı içinde günceli izlemeyi bırakmadan sevda, özlem, sitem, taşlama, gurbet gibi konuların ağırlıklı olduğu şiirler yazar. Bağlama çalmakla fazla ilgilenmeden daha çok şiirle yol almaya çalışır kendince. Hemen her konuda yazdığı şiirlerinden taşlama-yergi özelliği taşıyanlar çoğunlukta olup yaşanan olaylara, toplumsal davranışlara, yanlış uygulamalara değinmiş olması da dikkat çeker.
Şiirlerinde 7 heceli mani tipi dörtlükleri denediğini görüyoruz. Aynı zamanda yöresinin oyun havalarına uygun sözlerdir. 8 heceli şiirleri de az değil, ancak en çok 11 heceli şiirleri var. Birkaç şiiri de gazel tarzında yazmış…
Bazı şiirlerinde adı Seyit’i, bazılarında da adını soyadı Seyit Aslaner’i mahlas olarak kullanmış.
Alevi kültürü ile yetişen âşık, bazı şiirlerine bunu yansıtmış, Alevilik felsefesini işlemiştir. Bazı şiirlerini kendince deyiş, duvazimam, mersiye olarak adlandırmıştır. Bununla birlikte eleştiri, yergi, sitem, taşlama türünde pek çok şiir yazmıştır.
Şiirlerinden bazıları damadı Cemal Bakır'ın “Gittiğimiz Yol Durduğumuz Dar” adlı kitabında yayınlanıp, bazı özel radyolarda okunmuş olsa da, yazmış olduğu şiirlerden en yakın çevresinin dışında kimsenin haberi olmadığı gibi, çoğu şiirlerinden kendi çocuklarının bile haberi olmamış.
Şiirlerini başkalarına göstermediği anlaşılıyor. Çünkü hece uyumsuzlukları, uyak ve ayaklarda olan hatalar göze çarpıyor. Usta biri ile muhatap olsaydı mutlaka düzeltirdi. Kullandığı Aşem (akşam), möhür (mühür), ferimez (fazrımaz), serhoş (sarhoş), ceryan (elektrik), nergiz (nergis), selvi (servi), yaresi (yarası), Zöhre (Zehra), Milcan (Mülcem), Yuka (Hafif, yalın), imeklemek (emeklemek), erzağı (erzakı), zemman (zımmen), Maviye (Muaviye), pilaj (plaj), Gaygısız (Kaygusuz), Verani (Virani), yiğirmi (yirmi) gibi yerel sözcükler ve söyleyişler de dize akışında olduğu gibi bırakıldı.
Seyit Aslaner’in şiirlerini yazıp bıraktığını, üzerinde durmadığını, düzenleme yapmadığını bir kez daha belirtmeliyim. Şiirlere olduğunca aslına uygun olması için müdahale etmeyi uygun bulmadan yayına hazırladık. Eğer süreçte inceleme ve araştırma yapanlar olursa bunu yapacak olanların onlar olmasını dileriz. Oğlu Arif Serdar Aslaner’in çalışması babasının şiirlerini gün yüzüne çıkarma çabasıdır…
Saygılarımla…

Ankara, 16 Şubat 2016

Yorumlar

Popüler Yayınlar