Şair, "Yalnızlık Benim Saltanatımdır" Demişti




Şair, "Yalnızlık Benim Saltanatımdır" Demişti

Süleyman ÖZEROL


Şair İdris Atmaca’nın Cem dergisinde “Mola” köşesinde şiirle ilgili şiirsel yazılarını severek okurum. Atmaca’nın, “Hangi Evde Bir Çocuk Ağlasa/İçimdeki Ağaçtan Bir Yaprak Düşer” başlıklı yazısından * yararlanarak Muammer Hacıoğlu’nu tanıtmak istiyorum.

Atmaca, yazısında şairin “Öykü” adlı şiirini ele alarak incelemiş:

1945 yılında
İstanbul’da doğmuşum
Acılar öyle yoğurmuş ki çocukluğumu
İster istemez şair olmuşum

Ne topaçlarım olmuş benim
Ne de misketlerim
Bütün çocuklar en güzel günlerini yaşarken
Ben kendimi sokaktan sokağa atmışım

Tanımadığım insanların ellerini öpmüşüm
Bayram günleri
Nasıl büyütürse yavrusunu kurt
Öyle büyüttü sokaklar beni


Yılmaz Güney, “Doğmamış Çocuğa Mektup” şiirini “Arkadaş” filminde okumuş:

Uykusuz gecelerin getirdiği çocuklar
Her zaman mavi değil
Bu gökyüzü, bu deniz
Buruşmuş çarşafların üzerinde bilmeden
Size acı bir dünya hazırlıyor anneniz

Kapanmış kapılardan
Geri dönüp, çaresiz
Hayatın rüzgârında savrulup durursunuz
İnsanın kuruş kuruş satıldığı devirde doğmayın n’olursunuz

“Yalnızlık benim saltanatımdır”
diyen şairden kısa şiir örnekleri de var…

Hiç kimse duyamaz duyduğumu
Duyduğum
Kafesteki kuşun duyduğudur
* * *
Toprak beni yutacak
İnsanlar unutacak
Yalnız resmim kalacak
Anamın gözlerinde


Şairin 1973 yılında “Öfke Kında Durmaz” adlı şiir kitabı çıktığında bakınız neler demişler?

Bülent Ecevit: “Türk halkının özlemlerini ve sorunlarını yansıtan güzel şiirler…”
Ş. Süreyya Aydemir: “’Önce iyinin ne olduğunu bilecek insanlar/O zaman kötü yüklenip karanlığa kaçacaktır/Ve tüm uslarda düşünce çiçekleri açacaktır.’ Evet bunu duyalım ve inanalım.”
Ruşen Hakkı (Yeni Ortam): “Dizeleri ve dize bağlantıları iyi. Dil akıcı…”
Mehmet Kemal (Cumhuriyet): “Kaldırımların yeni şairi, bana daha çağdaş görünüyor.”
F. Nafiz Çamlıbel: “Hiç hata yapmayan bir şiir mimarıdır…”
Ahmet Arif: “Çok iyi ve çok yürekli bir şair… Kutlarım.”
Sayın Atmaca, “4 Nisan 1991’de bir bayram günü aramızdan ayrıldı” dediği şairin adının antolojilere alınmadığını; onu çok sevdiğini ve özlediğini de belirtiyor.

Yazısının sonunda yapıtlarını da sıralıyor: Altın Mısralar, Susun Ağlayacağım, Beni Sokaklar Çağırıyor, Öfke Kında Durmaz, Şafaklar Kana Bulandı, Bir Yumruk Büyüyor, Kelepçe, Uğultu, Ateş Benzin Yiyor, Mayın Tarlasında Büyüyen Çiçek. 

Muammer Hacıoğlu'nun bir hemşerimizi anlatan şiirini de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ahmet Demiray

Elli yaşındaydı Ahmet Demiray
Askerdi
Alıştığı bir şeydi askerlik
Yüzü hiç gülmez
Ve konuşmazdı kimseyle

Belki mektuplarını yazdığımdan
Belki benzediğimden gençliğine biraz
Geceleri toprağa oturup
Kehribar tespihini çekerek
En gizli yanlarını anlatırdı bana
Öç almak yüzünden Ahmet Demiray
Askerliğinin ikinci ayında firar edip
Bir Malatya bıçağını bulamıştı kana

Kadere küfretmeyi
Çayı şekersiz içmeyi severdi
Ne bir gün eksik
Ne bir gün fazla
Tam otuz yıl yatmak hapis damlarında
Kolay değil hemşehrim, derdi

Yakında af çıkacaktı
Önce Malatya’ya
Sonra İstanbul’a gidecektik
Malatya’da hasımlarından af dileyecekti
Bitsin bu kan davası artık
Kardeş olalım diyecekti

Ve çıktı af...
Sevindi Ahmet Demiray şapkasını havaya fırlatarak
Ben bir hafta önce terhis oldum
Bekledim onu kasabanın otelinde
O bir hafta sonra çıktı nizamiyeden
Kara saplı bavulu
Ve hırkası elinde

Haşlanmış yumurta
Ekmek
Ve üç şişe şarapla bindik trene
Ahmet Demiray buhar soluyan trenin
Üçüncü mevki vagonunda
Gözlerinin üstünde sarı bir duvar gibi duran alnını cama yapıştırıp
Bakıyordu akşamın oluşuna
Islanmış kirpiklerinin içinden

Birbirlerine benzedikleri halde
Birbirine benzemeyen
Göğüsleri sisli, başları karlı dağlar
Omuz omuza vermiş
Karanlıkta bir şeyler konuşuyorlar

Anlıyordu dağların dilinden Ahmet Demiray
Dağlar, diyordu
Beni bir ana gibi bağrına basıp
Sakladılar günlerce
Sen, kaçmak nedir bilmezsin şair kardeşim
Bu korkuyu duymadın daha
Kaçmaaaaaak...
Bir gecenin bitiminde
Belki de çıkmamaktır sabaha

Üç gün-iki gece yitirdik
Bir öğle sıcağında durdu tren
Sırtı yapış yapış
Burnu ateş içindeydi
Ve buhar soluyan ağzı büyüyordu gitgide
Malatya terlemişti
Sarı sıcak dalga dalga vuruyordu yüzüne Malatya’nın

İndik vagonun merdivenlerinden
Ve birden!...
Bir silah sesi
Şaşırttı herkesi

Baktım yanıbaşıma
Dağların dilinden anlayan
Çayı şekersiz içen
Ve küfreden kadere
Koca Ahmet Demiray
Göğsü kan içinde
Uzanmıştı

Muammer Hacıoğlu
(Şafaklar Kana Bulandı-1975 )


* Cem Dergisi, Mart 1998, Yıl: 8, Sayı: 76, S. 60

Yorumlar

  1. Bugün Facebook'ta Salih Mercanoğlu isimli arkadaşım, "2018 Muammer Hacıoğlu Şiir Ödülü" haberini paylaşmış. Cahilliğime verin, hiç duymamıştım Muammer Hacıoğlu'nu. Hemen tanımaya çalıştım. Çok güzel şiirlerini okuyunca, bu değerli şairi tanımadığım için, kendimden utandım...

    YanıtlaSil
  2. HAKAN MERİÇ2 Ocak 2019 07:35

    Değerli Şair Muammer Hacıoğlu bir şiirinde, "... kavganın doğurduğu Şair Muammer Hacıoğlu'yum..." der. Gerçekten de öyledir. Şiirlerinde halk vardır, işçiler... emekçiler. Sömürü düzenini ve burjuvaziyi eleştirmiştir. Boğaz manzaralı evlerin pencerelerinden mavi sulara bakarak, hülyalara dalarak şiirler yazmamıştır. Ve bu yüzden çoğu çevrelerce ötekileştirilmiş, şiir antolojilerinden ismi çıkarılmıştır. Bence şiirimizin en önemli şairlerinden biridir.

    YanıtlaSil
  3. HAKAN MERİÇ2 Ocak 2019 07:36

    "Ne zaman baksam, deli ediyor beni
    Karşı damda şımarık bir çocuk gibi sırıtan, televizyon anteni
    Ve ben bu ülkede şairim
    Servetim bir tükenmez kalem
    Bir kırık masa
    Kahpeyim bir tek şiir yazarsam
    Şu ezilen halk olmasa"
    MUAMMER HACIOĞLU

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar