Temel Alkan; “Ben kendime sanatçı demiyorum ama bu isi yapmaktan çok zevk alıyorum”

Temel Alkan; “Ben kendime sanatçı demiyorum ama bu isi yapmaktan çok zevk alıyorum”

Başkavak, köyümüz Ballıkaya'ya beş kilometre uzaklıkta Hekimhan ve yöremizin en eski yerleşim birimlerinden olup eski adı Mihail'dir. Başkavak'ta günümüzde âşıklık geleneğini sürdürenlerden Vahap Alkan’ın yakın akrabası olan Temel Alkan, onun gibi çalıp çağırmakla uğraşan biri. Almanya'da yaşıyor...
Yaşamöyküsünü, halk müziği ile ilgili görüşlerini, yaşamı ile ilgili anlatımlarını derledim. Bunlardan oluşturduğum yazımı sunuyorum...


Temel Alkan 

15 Kasım 1969 tarihinde Malatya’nın Hekimhan ilçesinin Başkavak (Mihayil) köyünde doğdu. Annesi Naciye Alkan, babası Mustafa Alkan’dır. Ailede çocukların en küçüğü olup iki ağabeyi, bir de ablası var. Bunlar da Almanya’da yaşıyorlar.
Baskavak Köyü İlkokulu dördüncü sınıfta okurken ailesi ile birlikte Almanya’ya gitti. Almanya’ya gidişi ile ilgili olarak; “Annem 1969 yılında işçi olarak Almanya’ya gelir, babam ise 1970 yılında gurbete adim atar. İkisi de Almanya’da ‘misafir isçi’ sıfatını alır. Nasıl ‘misafir’ ise, Anlayamadık Avrupa’nın bu politikasını. Aradan 50 Sene geçti daha da “misafir” sıfatında bizimkileri burada” diyor.
Almanya’da Hıllscheıd İlkokulu, Köhr Grenzhausen Ortaokulu, Montabaur elektrik meslek lisesinde öğrenim gördü. Elektrik işi ile uğraşıyor.1996 -2000 yıl arası yabancılar temsilcilik başkanlığı yaptı.
Askerliğini bedelli olarak Burdur’da yaptı.
Bir evlilik yapıp ayrıldı, ayrıldığı eşinden 16 yaşında bir kızı var. Adı da Asya Alkan…
Tiyatro ve müzik ile ilgileniyor, kültürel etkinliklere katılıyor. Beste çalışmaları var, Duru adlı sanatçı seslendirecek.
Özellikle Malatya ve çevresi yöresel deyişler ve türküler, rack, caz, klasik müzik ile ilgileniyor. Özellikle Hekimhan Arguvan yöresi türküleri, protest müzik türlerini çalıp söylüyor.
Bağlama ve bateri çalıyor. Bu sazları çalmasını ağabeyi Hasan Hüseyin Alkan ve ablası Zeynep Alkan’dan öğrendi? Saz-ses sanatçısı olarak hemen her yöreden türküleri çalıp söylüyor?
Asık Mahzuni Şerif, Vahap Alkan, Murtaza Takmaz, İğdirli Hacı Şahin, Mezirmeli Abuseyif Öztürk örnek aldığı ve özendiği âşıklar ve sanatçılardır.
Özellikle Almanya’da etkinliklere katıldı. Alman basınında kendisi hakkında tanıtıcı yayınlar yapıldı.
Kızı müzik ile ilgileniyor, ağabeyleri müzik etkinliklerinde bulunuyor.

Halk müziğinin günümüzdeki konumu ve geleceği hakkındaki görüşlerini şöyle dile getiriyor.

“Maalesef demem gerek ki üç beş patenti olduğunu sanan kişiler bu isi eline almış vur aşağı vur yukarı yapıyor. Ben kendime sanatçı demiyorum ama bu isi yapmaktan çok zevk alıyorum ve karşılığını hiç bir zaman maddiyete bağlamadım. Gidiş hattı gençlik açısından özellikle Avrupa’daki gençler açısından çok iyi olduğunu sanıyorum. Türkiye’deki gençlik de maalesef bu konuda yozlaşma var. Eeee ne yapalım bizim Avrupalı gençler Orient müziğine düşkün özünü ararken. Türkiye’deki gençlik de batiyi örnek alarak yozlaşıyor. Bu bati müziğini kötülemekten değil, müziğin evrensel olduğunu bilen bir kişi olarak; ama kendi değerlerimizi de benimsememizin çok önemli olduğunu sanıyorum. Dayım Hüseyin Ercan’dan saz yapımını öğrenmek isterdim amma kader bizi Almanya’ya attı. Teşekkür ederim ona da... Almanya’ya geldiğim an sonra devam etmedim. Amma benim için de iyi oldu. Yaşamım ile ilgili olayların devamını yazmayı düşünüyorum. Hiç olmasa bir araya toplamış olurum. 
İlginiz için teşekkür ederim…”

Kendi Kaleminden Yaşamından Kesitler
Çektiği Doğa Fotoğraflarından Biri
 Bizim çocukluğumuzda sağ sol olayları vardı, biz de solculara özenirdik. Benim hep uzun saçım vardı çocukluk senelerimde. “Deniz Gezmiş” derdi bazı büyükler bana. Okula gitmeden önce ebem (ninem) uzun sarı saçımı okşayarak yan tarar, beni saz yapan Hüseyin Dayımın yanına gönderirdi. “Hadi git, dayına sor bakim; ‘Bana yan bakan var mı?’ de” derdi. O sevinçle koşarak tozu dumana katardı dayımın yanına varır kapının arasından ebemin kelimelerini tekrarlardım. Dayım bıyığının altından ufacık yan gülüşlerle beni karşılardı. Rahmetli dayım her varışımda o sabahları yalnız, ocak başında çayını demlemiş sigara içerken bulurdum. “Gel yeğenim gel, gel” derdi, beni yanına oturtup çay ikram ederdi.
Bilirsiniz o yıllarda erkek çocukların saçları bir numaraya vurulurdu okulda. Benim saçımı hiç kesmezlerdi, hep uzun kalırdı. Anneme dargınlığım da son senelerde oldu. Bir zaman izine geldiği an beni kovalayarak yakaladı. İyi hatırlıyorum, harman zamanıydı. Beni Bekçi Amca (Bekçi Hüseyin) ile Ibilik Amcanın (Zurnacı İbrahim) buğday yığınlarının arasına sıkıştırıp yakaladığını ve sonra eve getirip saçlarımı kestiğini... Ne Ağlamıştım...

Derleme Düzenlemesi: 1 Mayıs 2016


Yorumlar

Popüler Yayınlar