Fatoş Özgül; “Her Şeyden Geçerim Müzikten Asla…”

Fatoş Özgül; “Her Şeyden Geçerim Müzikten Asla…”
"Çaresizim" ve Fatoş Özgül yazımızdan sonra Fatoş Özgül'ün sanatı ile ilgili yaşadığı bazı olayları ve duygu ve düşüncelerini de kendi kaleminden sunuyorum.
Çocukluğumdan itibaren yaşadığım birkaç olayı anlatmak istiyorum.
Karaca köyünden İbrahim Özgül (1926-1972) ve Fadime Özgül (1929) çiftinin Sabiha, Tamam, Gazi, Şehriban ve Hasan adlı çocuklarından sonra altıncı olarak dünyaya gelmişim.
Sabiha ablam babamı 1970 yılında Almanya’ya götürdü, bir yıl kaldı, döndü, 1972 yılında vefat etti. Babamı kaybettiğimde on iki yaşındaydım. O yıl ablam evin küçüğü olduğum için beni Almanya’ya getirdi. Almanya’ya geldikten bir yıl sonra annemi çok özlemiştim. Babamı yeni kaybetmenin üzüntüsü de vardı. Bana verilen harçlıktan kendime saz aldım. Müziğe olan tutkumu anlatamam, çok yoğundu. Tabi anlatıyorlar, ben o zaman çok güzel ve de o yaşımda çok dikkat çekiyormuşum. Ailem, “saz çalmasın, müziği unutacaksın” dedi. Sazımı aldılar, buna çok üzüldüm, günlerce uyumadım, sonra yine harçlığı biriktirip bir gitar aldım. Gitarımı hala gözlüm gibi saklarım.
Almanya geldikten bir yıl sonra ablamla birlikte Türkiye’ye izine gittik. Babamın bana olan sevgisiz çok farklıydı. Annesinin ismiydim. Kendisi de annesinin tek çocuğuydu babam. Dedem dört eş almış. Bana olan sevgisi çok farklıydı babamın. Ben onu çok özlüyorum. O çok farklıydı, anlatamam, onu çok ama çok özledim ve çok seviyordum. Şu an yazarken gözyaşlarıma engel olamıyorum
İzine gittik, ablam anneme müziği olan tutkumu anlattı. Annem “asla, müzisyen olamaz” dedi. Ben ise, “Her şeyden geçerim müzikten asla” dedim. Annem benim müziğe olan duygumu anladı. Beni köyde biri ile evlendirmek istediler o yasta. Ben evlenmemek için direniyorum. Tabi biraz hırpaladılar beni. Ben de bir yolunu bulup pasaportumu alım, ayağım yalınayak ayakkabımı bile alma imkânım olmadan kaçtım ağlayarak. Beni bu durumumu gören köylüler, “Gitme çocuksun, kaybolursun” dediler ama ben ağlayarak, “Hayır gitmek istiyorum, kalırsam annem beni evlendirmek istiyor, müzikten koparmak istiyor” dedim. Kaçtım Fethiye’ye geldim, yalın ayak beni bir yaşlı dede Fark etti. “Kızım nedir bu halin, neden ayakkabın yok dedi.” Ben çok üzgünüm ve de beni bulup evlendirecekler diye korkuyorum. Bu dede nalbanttı, bana yardımcı oldu. Beni minibüse bindirdi, Malatya’ya gittim, halamın esini buldum. Olaylardan haberdardı, o da benim evlenmek istemediğimi biliyordu. Beni çok destekledi. Ankara’ya götürdü, uçağa bindirdi ve Almanya’ya döndüm.
Ben yine özgürlüğüme kavuştum ama Almanya’da en büyük ablam var, onun yanında kalıyorum. O bu durumu nasıl karşılar diye çok korkuyorum. Çünkü annem ablam beraber dönecektik, ben erken döndüm ve kaçtığımı nasıl söylerim? Annemi de dönüşümüze üç aylığına misafir olarak getirecektik. Bir kâbusu da burada yaşayacağım diye düşünüyorum.

Kapıda ablamın ise gitmesini bekledim, o ise gitti, ben eve girdim, çok yorulmuşum, ağlamışım, uyudum. Ablam işten gelmiş hiç duymadım, beni görünce, “Sevindim, fakat neden yalnız geldin, ne oldu?” diye sordu. Ben korkuyorum, nasıl kaçtım diyeyim, henüz on üç yaşındaydım. “Bak anlatacağım ama sen de beni döversen, kızarsan müziği bırak dersen buradan da kaçarım” dedim. Ablam, “Kızmam, anlat dedi”, ben de her şeyi anlattım. Ablam bana, “İyi yapmışın bacım” dedi. Offf be! Beni anlayan biri cıktı dedim.
Çocukluğumda yaşayıp da unutamadığım anılarım bunlar. Gençliğimde de bana soruyorlardı, “Sen neden bu kadar içten söylüyorsun?” diye. Hocalarım da soruyordu bunu bana...
Yazdıklarım hayatimin küçük kısmı Süleyman Bey. Umarım yazmış olduğum yazıyı okursunuz. Hem ağladım hem yazdım. Ben çocukluğuma götürdünüz, daha fazla devam ediyorum. Çok özür, siz bunu bir temize çekerseniz okumak isterim çok teşekkürler, saygılarımı sunarım. Geçmişimden siz kısa bir özet işte unutamadığım bir özgeçmişim hayatimin sonrası da parlak geçmedi ama o da bana kalsın.
Annem çok diktatördü ve herkes ondan korkuyordu. Ama ben annemi de seviyorum, her ne yaptıysa beni korumak için yaptı biliyorum. O zamanki düşünce işte, onlar için doğru öyleydi. Şimdi anneme soruyorum, “yanlışım” diyor, fakat o zaman geri alınmıyor. Şimdi de çok mutlu, benimle gurur duyduğunu söylüyor. Ekranlarda gördüğü zamanlar çok mutlu oluyormuş. Bana, “Ölürsem bir kasetini benimle göm” diye söyledi. Bundan dolayı çok üzülüyorum. Çünkü o beni koruma amacıyla yaptı ama benim gençliğim gitti. Bazen anne ve babalar da hata yapıyor…

Bir konuyu da dile getirmek isterim…


1978 yılında kardeşim Hasan’ı Almanya’ya götürmek için davet çıkardım. Pasaport işlemlerini yürütmek için uğraşırlarken Malatya merkezinde Akpınar yöresinde annem ile yan yana yürüyen kardeşim hiç tanımadığı demokrasi düşmanı birisi tarafından arkadan, kalleşçe vuruldu ve yaşamını yitirdi. Bu olay hem benim için hem de ailemiz için çok acı, çok yıpratıcı oldu.
Üzme Gülüm albümümde yer alan “Kardeşe Ağıt” türküsünü kardeşim için okudum, birilerinin iddia ettiği gibi Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgisi yok. Türkünün söz ve müziği de Ali Ölmez’e aittir.

Not: Yakın tarihte Ali Ölmez, "Kardeşe Ağıt" ve "Anaya Ağıt" türkülerini kendi kaleminden anlatacak. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar