Bağlama Teknesi Oyma Ustası Hasan Çelik

BAĞLAMA TEKNESİ OYMA USTASI HASAN ÇELİK

Süleyman ÖZEROL

Oyma tekne ile bağlama yapımcılığı, seksenlerin ortalarından itibaren yaprak bağlama yapımcılığına yerini bırakırken bu sanatı hala sürdürenlerin olduğu da bir gerçek. İşte bunlardan biri de Hasan Çelik…
Hasan Çelik aynı zamanda akrabamız. Kendisi ile 14 Ekim 2012 günü Ballıkaya köyünde kahvede karşılaştık akşama birlikte eve giderek yaşamöyküsünü derledim ve kaydettim. Daha sonra yazdıklarımı kendisine vererek kontrol etmesini istedim. Yazdıklarım netleştikten sonra ayrıca fotoğraflar da ekleyerek bu dosyayı oluşturdum.
Yaşamöyküsünü sunduktan sonra sorularımızla Hasan Çelik’ten otuz yılı aşan tekne oyma ustalığı dönemi ile ilgili bilgiler alacağız.



HASAN ÇELİK
8 Temmuz 1960 tarihinde Malatya Hekimhan Ballıkaya köyünde doğdu. Annesi Zeynep, babası Mehmet’tir.
İlkokulu Ballıkaya köyü İlkokulunda, ortaokulu Fethiye ve Hekimhan Ortaokullarında okuduktan sonra Malatya’da Atatürk Lisesine kayıt oldu, bir yıl sonra buradan ayrıldı.
1975-1979 yılları arasında İstanbul’da çeşitli işlerde çalıştı. Rahatsızlığı nedeniyle Malatya’ya döndü. Kardeşi Hüseyin ile bir süre bağlama teknesi oymacılığı yaptı.
Askerliğini 1980 Temmuzundan itibaren Erzincan Topçu Tugayında inzibat olarak yaptı.
Askerlik dönüşünde Malatya Şeker Fabrikasına işçi olarak girdi. Bir süre sonra Milli Eğitim Bakanlığı memurluk sınavını kazanınca buradan ayrıldı ve Arapkir Lisesinde göreve başladı (Aralık 1983).
Malatya’da Eşref Bitlis Lisesi, Malatya Lisesi, Cumhuriyet Lisesi; İstanbul’da Çapa Anadolu Öğretmen Lisesinde görev yaptı.
1984 yılında Arapkir ilçesi Semegi köyünden Hatun ve Hasan Salman kızı Fatma Hanımla evlendi. Namık Kemal ve engin (1987) adlı iki erkek çocukları oldu.
Memuriyeti sırasında 1993 yılında dışarıdan liseyi, 2003 yılında Malatya Şehit Kemal Özalper Endüstri Meslek Lisesi elektrik bölümünü bitirdi.
2007 yılı Eylülünde emekli oldu. İstanbul’da oturuyor, yazları köyüne geliyor.

HASAN ÇELİK İLE SÖYLEŞİ

Saz yapımını ne zaman, nerede kimden öğrendiniz?
1979 yılında İstanbul’dan Malatya’ya döndüğümde kardeşim Hüseyin evde ağaçlarla uğraştığını, bir şeyler yapmaya çalıştığını gördüm. Sorduğumda cura yaptığını söyledi.
Bir gün Hüseyin’in liseden arkadaşı Mustafa Polat bir dut ağacı kütüğü getirerek tekne oyup bağlama yapmamızı istedi. Hüseyin kütüğü inceledi, uygun olmadığını söyledi. Kütük üç gün rüyama girdi. Hüseyin’e, “Bunu yapalım” dedim ve ikna ettim. 

İlk Oyduğu Teknenin İç ve Dış Görünümü

Aletlerimiz yetersizdi, o zaman Ali Yıldız Emeksiz'de bağlama yapımcılığı ile uğraşıyordu, yanına gidip geliyorduk. Hüseyin’le birlikte onun yanına gidip oyma keseri ve diğer aletlerden istedik. Aletlerinin Hasan Çağlar’a ait olduğunu, bu nedenle veremeyeceğini, gidip demircide aynısını yaptırabileceğimizi; tekneleri oyduktan sonra kendisine göstermemizi, bazı önerileri olabileceğini söyledi. Demircide aletleri yaptırdık ve tekne oymaya başladık.
Bir gün kendisine, “Oyduğumuz tekneleri satın alır mısın?” diye sordum. “Hele siz yapın, ben bakarım, incelerim, gerekenleri yapmanızı söylerim ve alırım” dedi. Bu bizim için bir özendirme oldu ve bağlama teknesi oyarak kendisine vermeye başladık. 1983 yılına kadar tekne oymayı sürdürdük. Hatta Hüseyin bir süre yanında çalıştı.
1983 yılında İzmir’e gitmeden önce dükkânı bize devretmeye karar verdi. O sıralarda Hüseyin askeriyeye astsubay olarak girdi ve bu iş kaldı.

Başka ustalarla iletişim durumunuz nasıldı?
Ben de tekne oymayı 2005 yılına kadar aralıklarla sürdürdüm. Bu süre içinde Ali Yıldız, Yusuf Toraman, Elvis Müzik ustaları, Erzincan’da Haydar Tunç (?) gibi ustalara tekne oydum. Dolayısıyla bunlarla sürekli iletişimim oldu. Tekne oymayı bırakmama karşın bazı ustalar ve konu ile ilgilenenlerle iletişimim var.

Bağlama dışında hangi müzik aletlerinin teknelerini oyuyorsunuz?
Bağlama dışında başka bir müzik aleti teknesi oymadım.

Hangi ağaçları kullanıyorsunuz?
En çok dut ağacını kullandım. İğde ve dağın ağacı da kullandığım oldu. Ceviz ağacını denedim, ses sağır çıktığından vazgeçtim.

Teknelik ağaçları nerelerden temin ediyordunuz?
O yıllarda, seksenlerin başlarında yani Karakaya Barajının suyu tutulduğundan birçok köy su altında kalacağından bahçeler kesilmeye başladı. Bahçe kesimleri çok olduğundan dolayı ağaç bulmak çok kolaydı, bir süre sonra zorlaştı. Çok geçmeden de yaprak bağla yapılmaya başlandı.

Bir dut ağacından kaç tekne çıkıyordu?
Dut ağacının gövdesi uzun ise iki tekne çıkar. Eğer dut sağlam ve kalın olursa yarma tekne dediğimiz karşılıklı tekne olarak iki ya da dört tekne çıkabilir. Kök kısmı da değerlendirilebilir…

Hala tekne oymacılığı sürmekte mi?
Ben 2005 yılında bıraktım ama Karadeniz Bölgesinde hala tekne oymacılığı var. Kastamonu, Samsun, Tokat gibi illerde tekne oyuyorlar. Ama eskisi kadar çok değil.
Hasan Çelik, Oyduğu Tekneler İle
Yaprak bağlama ile ilgilendiniz mi?
Hayır, ilgilenmedim… Mustafa Kısacık’ın yanında Ercan Gülbaş vardı, Arguvan Çavuş köyünden, o yaprak bağlama yapıyordu. 1984 yılında Ali Yıldız’ın dükkânını devralan Adil Tatar da yaprak bağlama yapmaya başladı.

Sanatınızı nerelerde sürdürdünüz?
Malatya…
Saz yapım ustası olarak çırak yetiştirdiniz mi?
Hayır… Atölye çalışmam olmadı. Daha çok evde oyma yaptım. Bu nedenle çırak çalıştırmadım.

Bağlama çalmayı kimden, nerede ve ne zaman öğrendiniz?
Babam Mehmet Çelik ve kardeşim Hüseyin bağlama çalarlar. Babam yıllarca dedelik yaptı ve cem yürüttü. Çocukluğumdan olan ilgim ve bu etkiler sonucu amatörce bağlama çalmayı öğrendim.
Dedem Vahap Karadağ Âşık Vahap diye anılır, kendi eserleri vardır. Aynı zamanda zakir idi. Ballıkaya köyünde mensubu olduğum Ceneferler kabilesinde dolayısıyla Şah Veli Dede evlatlarından hemen her evde birkaç bağlama çalan vardır. Âşık Yusuf Başaran, Kör Mustafa, İmam Dede (Şahin), Âşık Mustafa Başaran, Abış Dede, Vayloğ Dede, Celal Dede (Özkan), Mehmet Ali Alpay, Hüseyin Başaran, Süleyman Özerol, Necdet Başaran, Nurullah Erol, Yazar Özerol, Barış Başaran ve daha birçok akrabamız bağlama çalan, deyiş duvazimamları söyleyen kişilerdir.

Yakınlarınızdan tekne oymacılığı ve benzeri zanaatlarla uğraşanlar var mı?
Dedem Ali Çelik (Alöğ Dede), kaşık ve kepçe oyar, şahra yapar, saban kurardı. Diğer dedem Vahap Karadağ’ın âşık olduğunu belirtmiştim. O da altmışlı yılların başlarında “kaburga saz” ya da “kaburga bağlama” denen çeşitli ağaçların parçalarını birleştirerek parçalı bağlama (yaprak bağlama) yapmış.
Âşık Yusuf, Abidin Çelik, Hasan Özerol gibi akrabalarımız da hem duvar ustalığı, hem marangozluk-ağaç oymacılığı, mezar ustalığı ve birçok konularda becerileri olan ustalardır.

Çocuklardan ilgi duyanlar oldu mu?
Küçük oğlum Engin çocukluğunda benimle birlikte uğraşmayı seviyordu. Ancak okul yaşamıyla birlikte ilgisi kalmadı. Okudu, başarılı oldu, askeriyede subay oldu.

Basın yayın organlarında yer aldınız mı?
Radyo ya da TV programına katılmadım, hakkımda gazete ve dergilerde yayınlar yapılmadı. Ancak 1982 ya da 1983 yılı olmalı, Zafer Gündoğdu Malatya’ya derleme yapmaya gelmişti, o zaman mahallemizde Nevzat Topal’ın evinde bağlam teknesi oymacılığı ile ilgili anlatımlarımızı kaydetti. Ayrıca Hüseyin ile birlikte bir türkü çalıp söyledik, sesimizi çok beğenmişti.

Bağlamaya ilgi ve bağlama yapımcılığının günümüzdeki konumu ile ilgili düşünceleriniz...
Genç kuşağın bağlamaya olan ilgisinin yoğun ve sevindirici olduğunu düşünüyorum. Çok iyi bağlama çalan ve söyleyen gençlerin yetiştiğini görmek de sevindirici. Cem evlerinin çoğalmaya başlamasıyla birlikte de deyiş duvazimamlara yönelmenin arttığını görüyoruz. Dolayısıyla da kültürümüzün yaşadığına tanık oluyoruz. 

Halk müziğinin günümüzdeki konumu ile ilgili görüşleriniz…
Halk müziğimize olan ilginin yoğun oluşu bir gerçek... Bu ilgi de onun yaşadığını gösteriyor. Halkımızın müziğidir ve halk var oldukça da yaşayacaktır.

Sanatınız ile ilgili ilginç anılarınız var mı?
Arapkir’de görev yaparken Elazığlı bir öğretmene bağlama yaptım. Tayini Niğde’ye çıktı, oraya gitti. Oradan yazdığı mektupta bağlamanın kurtlandığını yazıyordu. Bu çok ilginç geldi bana...

***
Arapkir’de oturduğum evin önünde tekne ile uğraşırken ilçenin tüm mülki amirleri oradan geçiyorken beni gördüler. Milli Eğitim Müdürü, “Demek böyle becerilerin de varmış” diye beğenisini dile getirdi. Diğerleri de bir şeyler söylediler. Ben de bu ilgileri karşısında, ”Buyurun bir çayımızı için” diye kendilerini eve davet ettim ama birden Ramazan ayında olduğumuzu anımsadım, onlar da gülümsediler…

14 Ekim 2012, Ballıkaya

Yorumlar

Popüler Yayınlar