Cemal Süreya Parkı

CEMAL SÜREYA PARKI

Süleyman ÖZEROL

Bugün 29 Mart 2019…
Saat 12.30 sıralarında Hürriyet Caddesi'nden ve Veda Sokağına döndüm, merdivenlerden Dikmen Caddesine çıktım. Belediye otobüsüne binip Ayrancı Pazarında indim. Hemen biraz ileride bulunan Cemal Süreya Parkı'na gittim.
İşte Cemal Süreya Parkı'nın girişinin tam karşısında Cemal Süreya ile karşılaştım. Eli cebinde, girişten çıkıp kaldırımdan Meclisi geçip Kızılay'a gidecekmiş bir yolcu gibi hazırlanmış duruyordu…

Eli cebinde,
Bașında fötr şapkası,
Her geçene selam veriyor sanki
Başı ōne değil duruyor
Bir ayağı da geride
Adımları dermansız gibi
Sanki așk acıları belini bükmüș...


Malatya Söz gazetesinin, 19 Haziran 2017 tarihli sayısında, "Sesine Dokunamamak, Nefesini Görememek" başlıklı yazımda,“Cemal Süreya Anıtının fotoğraflarına baktım, başında fötr şapkası yoktu. Demek ki yakından incelemem gerekiyor” diye yazmıştım. İki yıla yakın bir zaman sonra, yani bugün gidip yerinde gördüm.
Girişin sol ve sağ yanlarda ikişer pano ve her panoda üçer sütun, sütunlarda Cemal Süreya'nın yaşam öyküsü ile şiirleri yer almış. 
Soldaki panodan başlayarak fotoğraflarını çektim, sonra anıtın fotoğrafını, daha sonra da parktaki çay evinde oturup çay içerken notlarımı yazmaya başladım...

Birinci Pano, 1. Sütun: CEMAL SÜREYA

(Yazar, Şair, Sanat Yönetmeni)
Cemal Süreya (Cemalettin Seber 1931 Pülümür, 9 Ocak 1990 İstanbul )
Ankara Üniversitesi siyasal bilgiler Fakültesi'ni bitirdi Maliye Bakanlığı'nda müfettiş olarak görev yaptı çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazdı.
Ikinci Yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarındandır. Geleneğe karşı olmasına rağmen geleneği şiirlerinde en güzel kullanan şairlerden birisidir ölümünden sonra adına bir şiir ödülü kondu.

Birinci Pano, 2. Sütun: EŞDEĞERİYLE YAN

Eşdeğeriyle yan yana yürürken
Cehennem sokağında birey olmak,
Ve en inceldikten sonra
İlkel sözcüklerle konuşmak seninle.

Saat beş nalburları pencerelerden
Madeni paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

Hiç bir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Birinci Pano, 3. Sütun: İKİ KALP

İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.

Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

İkinci Pano, 1. Sütun: BİR ÇİÇEK

Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
Konuşur durur.

Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
Güverteleri uçtan uca orman;
Aldım çiçeğimi şurama bastım,
Bastım ki yalnızlığımmış.

Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

İkinci Pano, 2 ve 3. Sütun: BİLİYORUM SANA GİDEN

Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.

Üçüncü Pano, 1. Sütun: UZAKTAN SEVİYORUM SENİ

Uzaktan seviyorum seni!
Kokunu alamadan,
Boynuna sarılamadan.
Yüzüne dokunamadan.
Sadece seviyorum!
Öyle uzaktan seviyorum seni!
Elini tutmadan.
Yüreğine dokunmadan.
Gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
Şu üç günlük sevdalara inat,
Serserice değil adam gibi seviyorum.
Öyle uzaktan seviyorum seni,
Yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden.
En çılgın kahkahalarına ortak olmadan.
En sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.
Öyle uzaktan seviyorum seni!
Kırmadan,
Dökmeden,
Parçalamadan,
Üzmeden,
Ağlatmadan uzaktan seviyorum.
Öyle uzaktan seviyorum seni;
Sana söylemek istediğim her kelimeyi,
Dilimde parçalayarak seviyorum.
Damla damla dökülürken kelimelerim,
Masum beyaz bir kağıtta seviyorum.''

Üçüncü Pano, 2. Sütun: Dİ GEL

Hem ayrıldık hemi de öldük
Kimimiz haritanın bir ucunda; kimimiz öbür
Kimimizin gözlerinde jandarma mavisi
Kimimizin bayrağı naftalin içinde.
Ah! İnanmadık bir türlü inanmadık
Gökyüzü acıyım demedi bize.
Kaç turna sürüsü süzülüp gitti
Buğdaylar kaçıncı sarardı üstümüze.
Ah! Umutsuz türküler yaktık, ağladık
Biz dayanamaz olduk gayri
Di gel gayri zalım ürüzger
Di gel...

Üçüncü Pano, 3. Sütun: SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ?

Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Söylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

Dördüncü Pano, 1. Sütun: FOTOĞRAF

Durakta üç kişi
Adam kadın ve çocuk

Adamın elleri ceplerinde
Kadın çocuğun elini tutmuş

Adam hüzünlü
Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü

Kadın güzel
Güzel anılar gibi güzel

Çocuk
Güzel anılar gibi hüzünlü
Hüzünlü şarkılar gibi güzel

Dördüncü Pano, 2. Sütun: İLKOKULU BİTİRDİĞİ

İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi,
Saçında kurdelesi Lozan gibi;
Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de
Hemeninden göğe huthutler çizildi.

Gelecek zaman oldu şimdiki zaman;
Irmak aşağı inen güz parçası,
Çok süslü bir halkın arasından,
Benimsin!

İyi anlarında sesin kalınlaşıyor
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Dördüncü Pano, 3. Sütun: GECE BİTKİLERİNDEN

Gece bitkilerinden korkuyorum,
Hayır, geceleri bitkilerden!
Gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır
Bana açtığın her telefon.

İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.

An ki fıskiyesi sonsuzluğun
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Sağdaki pano ile anıt yakınındaki bir küçük panoda bir başka yaşamöyküsü yazılı idi.

CEMAL SÜREYA

Asıl adı Cemalettin Seber’dir. 1931 yılında Erzincan’da doğdu.
Maliye Bakanlığı'nda müfettişlik, darphane müdürü, Kültür Bakanlığı’nda yayın kurulu danışma üyeliği, Orta doğu İktisat Bankası yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundu.
Şiirlerindeki şekil, muhteva ve anlatım özellikleri ile İkinci Yeni Hareketine” katıldı. Geleneğe karşı olmasına rağmen geleneği şiirlerinde en güzel kullanan şairlerden birisiydi.
Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimiyle, duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle İkinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir.
Şahsiyetli bir şiir dili vardır. Canlı halk dilini kullanması, onu okuyucuya yaklaştırır. Üslubundaki mizah ve istihza, ona ayrı bir özellik kazandırmaktadır.

Çankaya Belediye Başkanlığı

Cemal Süreya ile ilgili girişteki yaşamöyküsünde 1931 Pülümür doğumlu, burada ise Erzincan doğumlu olduğu görülmesi bir çelişki…
Diğer yandan yaşamöyküsündeki dil de her kime ait ise ellili yılların diline benziyor.

Yorumlar

Popüler Yayınlar