Cemal Bakır ve Babası İbrahim Bakır

CEMAL BAKIR VE BABASI İBRAHİM BAKIR
Süleyman ÖZEROL
Araştırmacı-Gazeteci

1947 yılında Yozgat merkez Deremumlu köyünde doğdu. İlkokulu köyünde ortaokulu Yozgat’ta okudu. Yozgat İlköğretmen okulunu 1968 yılında bitirerek öğretmen oldu. Yozgat merkez Sarımbey köyüne atandı. Daha sonra Büyük Mahal, Abaza Kışla köylerinde görev yaptı. Er öğretmen olarak Sivas Hafik ilçesi Besinli (Buhuya) köyüne atandı. Askerliği bitiminde yeniden Yozgat’a döndü. Büyük Mahal köyünde çalıştı. 1986 yılında Ankara Mamak Süleyman Nazif İlköğretim Okuluna atandı. Burada on yıl laboratuvar öğretmeni olarak görev yaptı ve 1996 yılında emekli oldu. Bağlama yapım-onarım işleri ile uğraşıyor. Bir yanda da okuyor, yazıyor, çeşitli toplumsal etkinliklere katılıyor.
Alevilikteki ocaklardan Hıdır Abdal Ocağı Dedesi ve zakiri olan Cemal Bakır, evli, 2 çocuklu olup, Ankara Dikmen’de oturuyor.
Bağlama çalmayı, 12 yaşında iken Hıdır abdal Ocağına mensup dede ve zakir olan babası İbrahim Bakır ve dedesi Ahmet Bakır’dan geleneksel etkileşim ile öğrendi. Dedesinin babası da dede ve zakirmiş…
"1959-1961 yıllarında Yozgat merkezde otururken babası ile evde bağlama yapmaya başlamışlar. Bir gün babası, “dükkan tutalım” demiş ve birlikte çarşıya çıkmışlar. Boş bir dükkana müşteri olmuşlar. Dükkan sahibi, ne iş yapacaklarını sormuş, babası da bağlama yapacaklarını söylemiş. Adam, ”Zinhar vermem!” dedi, “madem bağlama yapacakmışsınız…” Babam ile çok üzüldük bu duruma. Ortaokula gidiyordum. Evde bağlama yapmayı sürdürdük. Yaptığımız bağlamaları da tanıdığımız dükkanlara bırakıyorduk, orada alıcı buluyordu.
1968 yılında öğretmen olunca kendi köyümde babamla birlikte yapımcılığı sürdürdük. Kardeşlerim Mustafa ve Hüseyin de yardım ediyordu.
Ebemin kırk yıllık tuz koyduğu su kabağını bağlama yaptık. Bunun üzerine türkü yaktı biri…"
***
"Abdallar özellikle divan sazı almak isterler, bunun için de yapımı takip ederler.
1975 yılında babamı bir trafik kazasında yitirdik. Bundan sonra aralıklarla sürdüm yapımcılığı. 1977-1978 öğretim yılı dinlenme tatilinde 25 bağlama yapmıştım. Öğrencilerime de bağlama öğrettim. Bu 1986 yılına kadar sürdü. Evde çalışmalar yaptım yine de. Sonra on on iki yıl kadar bir boşluk oldu. Uygun dükkan düşündüm Ankara’da. Hürriyet Caddesi 119/D adresindeki bu dükkânı 1998 yılında satın aldım. Evdeki alet edevatı getirdim, yenilerini de aldım. Bu dönemde yaprak bağlama yapmaya başladım. İsmail Görer’in çok yardımını gördüm. Kendisi, Müzik Aletleri Yapımcıları Derneği (MÜYAD) başkanı idi..."
Bağlama, keman, ney, kabak kemane çalgılarını yapan Cemal bakır; “En çok dut, ardıç ve erikten bağlama yaptım” diyor. Diken ardıcı, Akçaağaç, vengi de kullanmış…
Dut ile ilgili olarak…
“Dut yaşken kolayca oyulur, kurudu mu oymak zordur.
Dut saz düştü mü dağılmaz, yarılır, diğerleri parçalanır…”
Babam, yöremiz deyişlerini iyi bilen çalıp söyleyen biriydi. TRT’ye yöremiz türkülerini de ilk kazandıran kişidir. 1959 yılında Ankara Radyosu Yurttan Sesler programına gitmiş, sıra kendisine geldiğinde yaptığımız bağlama ile çıkmış, bağlama düzeni vermiş, “Bir çift turna gördüm durur dallarda” deyişini çalıp söylemiş, “Sen Alevi misin?” diye sormuşlar, sonra da “Bu akşam radyo programına katılacaksın, hazırlan, gel” demişler. Radyoda şu deyişleri çalıp söylemiş.

* Bir çift turna gördüm durur dallarda
* Salını salını giden sevdiğim
* Mihrican mı değdi gülün mü soldu
* Gam kasavet keder yok olur gider
* Cemi çiçeklerin hası

Cemal Bakır’ın babası İbrahim Bakır ile ilgili yazısını internet sitelerinde yayınlandığı biçimi ile olduğu gibi aktarıyorum.

İbrahim Bakır

Bir çift turna gördüm durur dallarda
Seversen Mevla'yı kalma yollarda
Sizi bekleyen var bizim ellerde
Doğru bizim köye varın turnalar

Selama razıydım mektubun gelmez
Gurbette kalanın hiç yüzü gülmez
İbrahim halinden kimseler bilmez
Benden yâre selam söylen turnalar

1928 yılında Yozgat ili merkez Deremumlu köyünde doğdu. Sadece üçüncü sınıfa kadar olan eğitimini burada tamamladı. İlkokul diplomasını Yozgat’ta sınava girerek aldı. Arapça bilmekteydi. Saz çalmayı babası Ahmet Bakır’dan öğrendi. Sazı çöğür düzeninde çaldığı gibi bağlama düzenini de çok iyi çalardı.
1959 yılında yurttan sesler programına yapımcı, hoca Muzaffer Sarısözen zamanında yapılan imtihan sonucu, misafir olarak katıldı. Bestesi ve güftesi kendisine ait olan "Mihrican mı değdi gülün mü soldu" adlı ilk eserini, 1959 sonbaharında akşam saat 21.00’de söyledi.
Bu eser TRT kayıtlarında bulunup, Turabi adında geçmektedir. Açıklanması gereken bir hususu, biz çocukları canlı şahit olarak bildirmek mecburiyetini duyduk. İlk söylediği eser olan "Mihrican mı değdi gülün mü soldu" parçasını Turabi mahlasını kullanarak söyledi. Kendi ismini kullanmayıp Turabi (toprak) adını kullandı. Beste ve güfte de İbrahim Bakır’a aittir. 1973 yılına kadar Ankara Radyo Evi ve TRT’de misafir olarak deyişlerini okudu.
Eserlerinden bazıları; "Bir çift turna gördüm", "Salını salını", "Mihrican mı değdi gülün mü soldu", "Gam kasavet keder", "Cemi çiçeklerin hası’dır".
İbrahim Bakır kendisini kültürel olarak yetiştirdi. Dede olarak Eskişehir ve İzmir’de Hıdır Abdal Ocağı dedesi olarak cem yürüttü. Yozgat mızrabını en iyi kullananlardan biriydi.
Diğer eserlerini, beste ve güftelerini 1973 yılına kadar Ankara Radyosunda okudu. Beş çocuk babası İbrahim Bakır 6 Nisan 1975 yılında trafik kazası sonucu 47 yaşında hayatını kaybetti.
Eserlerinden bazıları:

Mihrican mı Değdi Gülün mü Soldu

Mihrican mı değdi gülün mü soldu
Gel ağlama garip bülbül ağlama
Felek baştan başa kimi güldürdü
Gel ağlama garip bülbül ağlama

Şakı benim şeyda bülbülüm şakı
Bu dünya kimseye kalır mı baki
Sana da mı değdi feleğin oku
Gel ağlama garip bülbül ağlama

Şence gül açılır bülbül şad olur
Dost dostundan ayrılınca yad olur
Sen ağlarsan dünyanın ne tad olur
Gel ağlama garip bülbül ağlama

Şence gül açılır har ile geçer
Dertlilerin günü zar ile geçer
İbrahim biçare serinden geçer
Gel ağlama garip bülbül ağlama

1958 Yozgat-Deremumlu Köyü

Gam Kasavet Keder

Gam kasavet keder yok olur gider
Sevdiğimin cemalini görünce
Perişan gönlümü şen mahmur eder
Sevdiğimin cemalini görünce

Gülistan zikr olmuş şakır bülbülü
Açılır bahçede tomurcuk gülü
Methi Ali söyler şad olur dili
Sevdiğimin cemalini görünce

Al giyer de yeşilleri bağlanır
Yar zülfünde arşı rahman eğlenir
Derdi bende yarelerim sağlanır
Sevdiğimin cemalini görünce

Ey İsmail şevk’i şefaat pirden
Âlem bir yan olsa vazgeçmem yarden
Sanarım ki dört nur doğdu dört yandan
Gül yüzlümün cemalini görünce

Beste: İBRAHİM BAKIR
1964 Yozgat-Deremumlu Köyü

Bir Çift Turna Gördüm

Bir çift turna gördüm durur dallarda
Seversen Mevlayı kalma yollarda
Sizi bekleyen var bizim ellerde
Doğru bizim köye varın turnalar

Turnam dertli öttün derdimi deştin
El vurup yaramın başını açtın
Eşinden mi ayrıldın yolun mu şaştın
Doğru bir katere gidin turnalar

Fazla gitmen Deremum’a varınca
Selam söylen eşe dosta sorunca
Sağ selamet menziline varınca
Benden yâre selam söylen turnalar

Selama razıydım mektubun gelmez
Gurbette kalanın hiç yüzü gülmez
İbrahim halinden kimseler bilmez
Benden yâre selam söylen turnalar

1963 Yozgat-Deremumlu Köyü

Salını Salını

Salını salını giden sevdiğim
Senin ile giden yol ben olaydım
Hazin hazin esen seher vaktinde,
Zülfüne dokunan yel ben olaydım

Telli turna gibi katar olmuşsun
Zülfünü gerdana döker olmuşsun
El alem derdi de ben inanmazdım
Elin dediğinden beter olmuşsun

İbrahim benzetti taze fidana
Dayanılmaz gurbet ele gidene
Yare mektup yazdım yine bir tane
Açıp ta okuyan dil ben olaydım

1969 Yozgat-Deremumlu Köyü

Not: İbrahim Bakır hakkındaki bazı bilgiler ilk kez yayımlanmaktadır.

Ahmet dedem Çorum Alaca'da zakirlerin katıldığı bir toplantıda birinci gelmiş…
Onarım ağırlıklı çalışıyorum. Bağlama dışlında keman, gitar, ney, kaval satışı da yapıyorum.
Ney yapımını Ertuğrul Menekşe’den, keman yapımını İlhan Koldere’den öğrendim. Kabak kemane yapımını ise kendi deneyimlerimle…
Hacettepe Üniversitesi Maden Mühendisliğinde okuyan Kerem Güzeltaş’a okulunu bitirene kadar destek oldum. O da bazen dükkanda durur, tel takma-onarım işlerimde bana yardımcı olurdu. Yakındı, samimi idi, Alevi kültürünü kendine yakın buluyor, benimsiyordu. Beni sık sık arar, uğrar. Şimdi iyi bir işi var…
Devlet Güzel Sanatlar Müdürlüğünde Habip Coşkunay babamla ilgili olarak benimle çekim yaptı. Keçiören’de Hüseyin adlı biri için de babamın türkülerini çalıp söyledim, çekim yaptı. CEM TV’de Ayhan Aydın’ın programına katıldım. Bazı TRT sanatçıları da yanıma gelip giderler.
Eskişehir ve İzmir’de Hıdır abdal Ocağı talipleri var, onları görmeye giderim. Yıllardır aksatmadan görüm yaparız. Dedesi olmayan taliplerin cemlerine de katılırım.
Bu konuda “Gittiğimiz Yol Durduğumuz Dar” adlı bir kitap yayınladım.
***
Bedia Akartürk, “Bir çift turna gördüm durur dallarda” türküsünü plağa okumuştu. Ona bir sezon bağlama ile eşlik ettim.
Toplum karşısına bilgi, eksiği ile çıkmamak gerek. Bu nedenle dinsel, düşünsel, güncel kitaplar ağırlıkla olmak üzere her gün mutlaka bir saat okurum.
Bağlama yapımcılığı sürecektir. Sanayileşecek mutlaka…
Her ne kadar fabrikasyon bağlamalar yapılsa da el yapımı tercih ediliyor.
Yaptığım iş karın doyuracak bir iş değil. Hizmet, kamu hizmeti…
Onarıma ve müşteriye çok önem veririm. Baştan savma yapmayı sevmem. Çocuk da olsa gelen müşterinin karşısında ayağa kalkar karşılarım. Herkese yardımcı oluyorum. Tar onarımı da yaptım…
Perde ayarını bilgisayarla yapıyorum, hatasız oluyor.
Oğlum Ahmet Cankat Bakır, bağlama yapacak duruma geldi artık.
Ruhsat alırken Düğün Salonları ve Müzisyenler Derneğine üye olmak zorundasınız… Yoksa ruhsat vermiyorlar.

3 Aralık 2010 günü kendisinden derlendi.

Yorumlar

Popüler Yayınlar