Ali Adıgüzel

ALİ ADIGÜZEL
Süleyman ÖZEROL

5 Şubat 1959 tarihinde Malatya ili Arguvan ilçesi Yukarı Sülmenli köyünde doğdu. Annesi Sultan Adıgüzel, babası Sadık Adıgüzeldir. Ailenin on üç çocuğundan sekizincisidir.
Yukarı Sülmenli köyü ilkokulunda (1965-1970), Arguvan ortaokuluna başladım 1. ve 2. sınıfta ders tekrarı ile 3. sınıfta iyi derece ile (1970-1976), Yılında Malatya Şehit Kemal Endüstri meslek lisesi Motor bölümünde okumaya başladı (1976-78). İkinci sınıfta iken Hamit Fendoğlu ölümü ve olaylar nedeniyle eğitimimi Arguvan Lisesinden 2. sınıftan devam edip 1980 yılında bitirdi. 1990 Yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi lisans, 2014 Yılında ikinci öğretim kapsamında Anadolu Üniversitesi Adalet Meslek (Hukuk ) ön lisans eğitimi aldı.
1982 yılı Kasım ayında İstanbul Bölge İdare Mahkemesinde kâtip olarak işe başladı. 1984 Yılında İstanbul 4. Ağır Ceza mahkemesi kâtibi olarak çalışırken açığa alındı, 1989 Yılında beraat ederek göreve döndü. Hukuk mahkemeleri ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında zabıt kâtibi olarak çalışarak 1998 Yılında malulen emekli oldu. İstanbul’da yaşıyor.
Ahmet Arif, Nazım Hikmet, Hasan Hüseyin Korkmazgil gibi şairleri severek okudu. 2010 yılından itibaren şiir yazmaya başladı. Şiirleri genelde öyküsel şiirler olup, geçmiş yaşamdan esintiler şeklinde, sanal âlemde yayınlamaya başladı. Bu alanda bazı kişilerin desteğini gördü.
Şiirlerinde özellikle yaşanmışlıklar özellikle köy yaşamı, yoksulluk ve acılı günlerin yansıması hep esin kaynağı oldu. Sanki bu günler için hep belleğini doldurmuş, hep tap taze ve oldukça canlı anlılar olarak yer etti, bunarla şiirlerinde yer verdi. Şiirlerinde, “Arıt” mahlasını kullanıyor.
Kızılbaş dergisi ve internet ortamının şiirlerinin ortaya çıkmasında ve tanınmasında etkisi oldu. Kızılbaş dergisinin 50-64 sayıları arasında, Arguvan Haber Web sitesinde köy sayfası ve vakıf sayfasında öykü ve şiirleri yayınlandı.
Şiirin yanında öykü ve hukuksal alanda çalışmaları var.

Kültür sanat örgütlenmeleri ile ilgili olarak; “Üye değilim, ancak şunu söyleye bilirim ki, sanayi toplumundaki acımasız kurallar bu kuruluşlarda da geçerli, zira yeni birisinin tanıtım ve etkinliğinin artması çok zor ise bu kurumlar sorgulanmalı” diyor.

Sanatı ve çalışmaları ile neyi amaçladığını şöyle açıklıyor.

“Şiir, doğal olarak insana manevi olarak güç verir, yaşanmışlıklarımızın yoksulluk ve acı dolu günlerimizin yansıması olarak bir eser çıkması gelecek nesillere aktarılması insanı çok duygulandırır ve sevindirir.
Sanat yapmak istiyorum. Halk için gelecek nesiller için, sanat kolay şey değildir, farklılık ister yaratıcılık işin ruhudur, yaratıcılığınız, hünerinizle güçlü şekilde bir çalışmanız varsa fark edilirsiniz. Bu ise belli bir birikim ve bu birikimin usta bir şekilde tuval gibi renklendirilmesi olur, Ben varım diye öz güven ise şarttır, akarsuya yüzlerce kâğıt kayık yapıp atın içinde bir tane de yeşil yapraktan yapılmış veya ahşaptan yapılmış olsun farklılık hemen göze çarpar...
Şunu açıkça hissettim ki: İnsanlar sanatsal çalışmada yalın bir şekilde kendilerini ararlar, kendilerini bulduklarında gülümser ve iştahla okurlar, kendilerini bulurlar derken: Dil, mekân, tiplemeler, betimlemeler, orijinal ise bunun hafızaya kaydı ve aktarılması ve ifade edilmesi de çok basittir. Onun için severler, devamını beklerler. Köroğlu’nun, Pir Sultan’ın şiirlerini sever, zevk alır ama kendisine uzak hisseder yine de…”

14 Ağustos 2016, Kendisinden derlendi.

Yorumlar

Popüler Yayınlar