Hüseyin Başaran’ın Yazın Dünyası Üzerine



HÜSEYİN BAŞARAN’IN YAZIN DÜNYASI ÜZERİNE
Süleyman ÖZEROL

“Dedenle babanın söyledikleri gönüllü halk otobüsüne benzer, kim binerse onu götürür”
Ruhi SU

7 Mayıs 1950 tarihinde Ballıkaya’da doğdu. Annesi Zehra, babası Mustafa’dır.
İlkokul birinci sınıfı amcası Hacı Ali Başaran’ın yanında tokat Erbaa’da diğer sınıfları Ballıkaya köyü İlkokulunda okudu. Burada öğretmenleri Mehmet Yalçın, Abidin Öztürk (eğitmen), İpşir Güner ve İsmail Yıldırım’dır.
Ortaokul birinci sınıfı Hekimhan’da, iki ve üçüncü sınıfları Yeşilyurt’ta okudu. 1966-1969 yılları arasında Ergani’de bulunan Dicle İlköğretmen Okulunda okudu. Uygulamayı Ergani’ye bağlı bir köyde yaptı.
Pütürge Rika köyünde göreve başladı. Daha sonra Van merkez, Alpaslan Öğretmen Okulu, Hatay Harbiye’de görev yaptı. 1976 yılında İstanbul’a atandı. Çağlayan Zuhal İlkokulunda görev yaparken Fikirtepe Eğitim Enstitüsünde Müzik Bölümünü bitirdi. Harbiye Kuvayi Milliye, Esentepe Mareşal Fevzi Çakmak, Eyüp Otakçılar, Küçükbakkalköy İlköğretim okullarında görev yaptıktan sonra 1995 yılında emekliye ayrıldı. Bir yıl Anabilim Özel Kolejinde müzik öğretmenliği yaptı.
İlkokulda hapishane üzerine ağlayarak bir şiir yazdı. Yeşilyurt Ortaokulunda şiirleri duvar gazetelerinde yayınlandı.
Öykü, şiir ve deneme türünde edebi çalışmalar yaptı. “Güzel Kadın ve Orkinos Adam” adlı öyküsü bir dergide yayınandı.
“Köyde evimiz yandığında Sarallık’taydık. Babamın feryadı ve dizlerine vurması beni şair yaptı. Çünkü her şeyi onun omzunda yapılan evimiz yanmıştı”
1994-1995 yıllarında Vedat Günyol’u tanıyıp “Çalakalem” kitabını okuduktan sonra denemeler yazmaya başladı. “Deneme edebiyatın en zor dalıdır” diyor.
“Birçok şeyi korumasını, saklamasını bilemedik. Sümeyra Çakır’ın eşi Hasan Çakır dedemle ilgili üç dakikalık bir belgesel film yapmıştı.
“Vecihi Timuroğlu, düzyazı şiirlerimin okunmasını salık vermişti.”
“Babamın kitabını hazırlarken önsöz yazmamı istedi. Olmaz dediysem de üsteledi. “Yalnız senin kaleminden istiyorum. Senin beni anladığını çok iyi biliyorum” dedi.”
İlk âşık olduğum kız Yeşilyurt’ta Fatma adlı bir kızdı. Öğretmen okulunda da Şen Saadet adlı kızdı. Van’da ise Şükran…”
Askerliğini Manisa’da 36 gün yaptı. Daha sonra Van’da göreve başlayarak er öğretmenliğini tamamladı.
1968 yılında Ruhi Su’yu Halet Çambel ve Nail Çakırhan aracılığı ile tanıdım. Biz ona kaset o bize plaklarını gönderiyordu. 1973 ve 1974 yıllarında da Ballıkaya’ya geldi. Onu palabıyıklı, iriyarı biri olarak düşünüyordum. 1974 yılında Ankara’da Bulvar Oteli’nde lobide biri omzuma dokundu, “Hüseyin sen misin canım?” dedi. Döndüm ki Ruhi Su, hayal kırıklığına uğradım. Düşündüğüm Ruhi su değildi… “Burada politikacılar oturuyor, biz şu köşeye geçelim” dedi.
Kahvaltıda, “Bir müzik okulunda okumak istemez misin?” diye sordu. Ben de nota ile uğraşmayı sevmediğimi söyledim.
Odada Tahsin Saraç da vardı, “bana türküler söyle” dedi. Sloganlı türkülerimi iyi niyetle söyledim, dinledi. “Dedenden ve babandan da söyle” dedi, bildiklerimi çalıp söyledim.
“Dedenle babanın söyledikleri gönüllü halk otobüsüne benzer, kim binerse onu götürür” dedi.
1976’da Ruhi Su’yu Antakya’ya konsere davet ettim. Hüseyin Çam ile gidip alırken Belen pekmezi de aldık. “Şair Ali Yüce’ye gider miyiz?” dedim, “hemen” dedi. Oraya gittik, pekmezi Ali Yüce’ye armağan etti. Ali Yüce de, “Benim pekmez ağam” dedi kendisine.
Gaziantep konserine gelmişti, oraya gittim. Ali yüce de mektup yazmıştı kendisine, verdim.
“Ali Yüce zaman kalmadı, çok çalışmam gerek “ dedi.
1983’de bir mektubu geldi. “Bir yezit benim evde var, aklımı çeldi. Senin aklını kim çeldi Hüseyin” diye yazmıştı.
Azime ile Sıdıka, Hasan Hüseyin ile Ruhi Su’yu yiyip bitirdiler.
1992 yılında “Sıcak Güneş” adıyla bir kaset yaptım. Hem kendi yapıtlarımı hem de usta malı yapıtları okudum. Şah Plak’ta çıktı. Stüdyo Pan’da yapıldı. Aranjör Tuğrul Karataş idi. Prof. Dr. Oğuz Lav’a armağan etmiştim.
Neşet Ertaş’ın yeni bir türküsü çıkmıştı. Necdet, Selahattin, Nurullah, Yusuf, Nurettin ve ben Değirmenönü’nde dutların dibinde durmadan çalıp söylerdik. Dedem, “Ula bokunu çıkardınız” dedi.
“Neden hep üçleyelim diyoruz?” Bir de dörtleyelim diye sorduğumuzda; “Dörtlersek yolda kalırız” diye yanıt vermişti.
Bir gün Yusuf ağalara konuk gelmiş, dedemi çağırdılar. “Abuseyif Ağa perdesiz söylemeyecekse gelirim” demişti.
Avusturya, İsviçre, Hollanda, Almanya, İngiltere, Yunanistan’da (Midilli) konserlere katıldı. İstanbul’da EMEP, İP ve çeşitli demokratik derneklerin düzenlediği gecelere, panel, konferans, bilgi şöleni etkinliklerine katıldı.
Yaşar Kemal, Vedat Günyol, Toktamış Ateş, İlhan Selçuk, Turhan Selçuk, Asım Bezirci, Aziz Nesin, Muzaffer İzgü, Türkel Minibaş, Ufuk Uras, İsa Çelik, Adnan Binyazar ev eşi, Ruhi Su, Bertan Onaran, Onat Kutlar, Mehmet Başaran, İbrahim Çiftçioğlu, Şükran Kurdakul, Öner Yağcı, H. Hüseyin Korkmazgil, Remzi İnanç, Ali Balkız, Ali Yüce, Şükriye Aydın ve daha yüzlerce sanatçıyla birlikte çeşitli etkinliklerde bulundu, çalıp söyledi...
Tahsin Saraç, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Ali Yüce, Toktamış Ateş, Türkel Minibaş, Hüseyin İlbey (Kürtçe) gibi sanatçıların şiirlerini okudu.
Özellikle düz şiir tarzında yazıyor…
Hatayi’den Yunus Emre’ye kadar halk ozanlarının deyişlerini alıp söylüyor.
“Sabah güneş doğmuş boyalı konaklara” adlı düzenlemesini Ali Ekber Eren ve Hüseyin Yaprak okudular.
“Sözüm ona bazı devrimciler sözün dışına çıktılar.”

Halka makbul olmak ister Hakka mağfur olmadan
Yani kim enel hak söyler kişi Mansur olmadan

23 Haziran 2013, Ballıkaya

Yorumlar

Popüler Yayınlar